Türk Tarafının Durumu
Kroki: Türk tarafının kuvvet ve silah durumu
Hasan İzzet Paşa komutasındaki 3'üncü Ordu; Harekât başlamadan evvel dağınık bir durumdaydı. Bütün bu birlikler Elazığ - Muş - Van - Erzurum - Samsun arasında kuş uçuşu 1250 - 1500 km mesafe içinde dağılmışlardı. Bütün bu birliklerden derhal cepheye gelmeleri emrediliyordu. Örneğin 10'uncu Kolordu birlikleri Sivas - Amasya ve Samsun bölgesindeydi. Daha önce hiçbir hazırlığı yoktu. İntikal emri şok tesiri yaratmıştı. Tabii ki emir gereği intikal başladı.
Dr. Derviş Kuntman günlüğünde şöyle diyor; “Zor şartlarda yürüyorduk. Samsun neresi Erzurum neresi? Bereket hava uygundu. Kuzey Anadolu’nun yarısını; Reşadiye, Refahiye, Erzincan, Niksar ve Kelkit Vadisi hattını seferi teçhizat üzerimizde olduğu halde yürüyecektik. Buna rağmen askerlerin yüzleri tunçlaşmış, vücutları çelikleşmiş, biteviye adımlarla rap rap yürüyoruz, dip dinçiz, severek isteyerek yürüyoruz. Köylüler geçtiğimiz yerlerde büyük yakınlık gösteriyorlar. Bu orta halli ya da fakir insanlar, bu misafirperverliği öyle sade, öyle alışık bir tarzda yapıyorlardı ki; bunun kendilerine ecdattan kalma bir huy olduğu derhal anlaşılıyor. Reşadiye nahiyesinin bu asil Türk köylülerini asla unutamam. Bu vakarlı insanlar harbe gidenlere öyle hürmet, öyle şefkat gösteriyorlar ki sanki öz kardeşleriyiz, bize bu kadar izzet ikramdan sonra köylerinden ayrılırken uzun bir mesafeye kadar beraber geliyorlar, kadınlar da kapı aralarında sessiz sedasız ağlayarak bizi teşyi ediyorlardı. Bütün bu hareketler, Erzurum’a doğru giderken de devam ediyordu. Bunlar asırlardan beri cephelere ordular yetiştirmeye alışmış kahraman bir milletin katlanması zaruri bir vatan borcuydu."
Kroki: Türk tarafının yerleşim durumu
Kısacası, köylülerimizin yardımıyla kolordular, tümenler, alaylar ve taburlar cepheye doğru istekle yürüyorlardı.
1. Aras vadisinde ve kuzeyinde 11'inci Kolordu (Komutanı Galip Paşa)
— 18'inci Tümen
— 33'üncü Tümen
— 34'üncü Tümen
2. Tortum bölgesinde 10'uncu Kolordu (Komutanı Kurmay Albay Hafız Hakkı)
— 30'uncu Tümen
— 31'inci Tümen
— 32'nci Tümen
3. Koşa bölgesinde 9'uncu Kolordu (Komutanı İhsan Sökmen Paşa)
— 17'nci Tümen
— 28'inci Tümen
— 29'uncu Tümen
4. Aras güneyinde 2'nci Süvari Tümeni (Komutanı Kurmay Yarbay Yusuf İzzet)
5. Artvin’de Stange Bey Müfrezesi Bahaettin Şakir Bey Çeteleri
Olmak üzere 3'üncü Ordu toplam 134.000 kişi idi. Bu kuvvetlerin ana hârekat mihveri üzerindeki mevcutları şu şekildeydi;
— 87 Tabur
— 218 Top
— 20 Süvari Bölüğü
Teçhizat - Silah - Lojistik Durumları:
Seferberlik umulandan çok daha çabuk sonuçlandı. Buna rağmen, çok uzun yollardan yaya olarak gelen Türk Birlikleri, genel olarak yorgundular.
Fotoğraf: Türk ordusunda kıyafetler ve donanım kış mevsimine uygun değil.
Muvazzaf subay sayısı kadroyu tamamlamaya yetmiyordu. Astsubay noksanı da çok önemliydi. Yedek subayların eğitimleri ise zayıftı. Balkan Harbinin kayıpları bile henüz tamamlanamamıştı. Teçhizat kış şartlarına uygun değildi. Rus’lar Karadeniz’de Mithad Paşa Vapurunu batırınca, Ordunun kışlık donatımının büyük bir kısmı da, Karadeniz’in derin sularında kayboldu gitti. Birliklerin çoğunun üzerinde yazlık elbise vardı. Ayaklarda ise dizden bileğe kadar dolak ve çarıklar bulunuyordu. Böyle yırtık çarığıyla, sıska, kuru peksimetli Mehmetçikler bu görünüşleriyle seher yeli gibi yumuşaktılar. Ama bakınız İtalyan şairi Tasso ne diyor.
“Ama bu merhametli askerler, düşmana saldırırken korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma dönüşüp, devirir, kırıp döker, silip süpürür ve amansız bir kasırgaya benzerler.”
Enver Paşa, işte buna çok güveniyordu. 3 Aralık’ta bir bildiri yayınladı:
“Askerler, hepinizi ziyaret ettim, sırtınızda palto ve pabuç olmadığını gördüm. Fakat düşmanı çevirip Kafkasya’yı fethedeceğiz. Sizde olmayan her şey orada var.”
Kısacası; Mehmetçik'ten korkunç fedakârlıklar isteniyordu. Üstelik denetlemelerde başka birlikten teçhizatlar alınıyor, birlikler komutanlara eksiksizmiş gibi gösteriliyordu, denetlemeler başarıyla atlatılıyor, ama komutanlar yanıltılıyordu.
Lojistik desteğe gelince; Ordudaki insan ve hayvan miktarına göre 88.000 ton hububat gerekliydi. Oysa, elde 1.250 ton hububat vardı. Aradaki fark korkunçtu. Dolayısıyla askerler başlangıçtan itibaren hamur yemeye mahkûm edilecekti.
Silah durumu ise:
— 73.400 adet Piyade Tüfeği
— 75 adet Makinalı Tüfek
— 218 adet Top
Fotoğraf: Esir Osmanlı Askerleri (Güneydeki Cepheden)
|